KPY

KPY Yıllık 2017 Makale Çağrısı

Kasım '17

BU SAYI HAKKINDA

Kültür Politikası ve Halk: Popülizmin Yükselişi ve Siyasal Pragmatizm Krizi

Kültürel alan tüm dünyada çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmakta. “Kitlelerin” duygularının bir kez daha politik düşüncenin itici gücü haline geldiği “hakikat sonrası” (post-truth) toplumlarda, kültür politikaları kendilerini bir yol ayrımında görmekteler. Politikacıların, kamu bürokrasisi ve popüler basının talepleri karşısında yıllardır varlığını sürdüren siyasal pragmatizm, bize siyasal denetimin ve kültüre değer biçilmesinin - örneğin kültür-sanat alanında harcanacak kamusal kaynaklara onay veren jüri ve komitelerin gerekçelendirmelerinde kullandıkları kanıta dayalı kültür politikalarının - kabul gördüğü fikrini aşılamıştır. "Etki yaratma”nın ve ölçülebilir kazanımların gerektirdiği zorunluluklar, genellikle yoksullukla mücadele, istihdamı arttırma, toplum sağlığına katkıda bulunma gibi asil amaçları hedefler. Ancak, siyasal pragmatizmimiz yeni bir talep düzeyiyle karşı karşıya:  çoğu kez duygulara ya da retoriğe dayanan yeni popülist politikaların kültür politikalarını diğer unsur ya da kanıta dayalı ihtiyaçtan daha fazla etkilemekte olduğu küresel popülizmin yükselişi. Söylemleri, henüz geçerli olmamasına rağmen,  sadece "izleyici" kavramımızı "tüketiciler" olarak etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda vatandaşlar ve kamusal mallarla birlikte politika yapıcıların ve kültür alanında çalışanların rollerini de kamusal alanlarda "halkın" istek ve hevesini gözeten projeler ortaya koymaları gerektiği yönünde etkiliyor. Makedonya'daki Üsküp 2014 gibi kamu projelerinden; Bilbao etkisini taklit eden,  geçmişten bu yana ulusal yücelik imge ve duygusunun ihtişamını çağrıştıracak, sayısız ‘ulusal yatırım’a kadar çeşitli örneklerden bahsetmek mümkün.

Bu tematik sayı, popülizmin mevcut küresel yükselişi karşısında geçmişteki siyasal pragmatizmi sorgulamaya çalışacaktır. Küresel olarak Sol, kendisini popüler siyasette algılanan yükselişinin karşısında konumlar. Günümüzde, bir korku kültürü (Moisi) ortaya çıkmakta ve görünen o ki popülizm, mevcut dünya düzeninde yer bulan yeni siyasal aktörler tarafından rağbet gören bir cevap. Bu aktörler, yoksul kitlelerin duygu ve beklentilerini arttırırken, siyasal ve özellikle de "yaratıcı sınıf"la kültürel elitleri toplumdaki "ayrıcalıklılar” ve kamusal kaynaklara haksızca el koyanlar olarak tanımlamakta.

Derginin bu tematik sayısı,  popülist söylemlerin - hem  ABD'de ve Avrupa'daki sağ, hem de  Güney Amerika ve bazı AB ülkelerindeki sol görüşün - kültür politikalarını nasıl etkilediğini veya etkileyeceğini ve kültür politikası aktörlerinin ve temsilcilerinin verecekleri potansiyel tepkileri inceleyecektir. Popülizme ve "halkı" veya çoğunluğu temsil ettiğini söyleyen taleplere nasıl cevap vereceğiz?

Katkıda bulunan yazarlar ayrıca, hükümetlerin kanıta dayalı kültür politikaları, kitlelere yönelik sosyal sermaye veya kamusal değerler yoluyla özel gerekçelendirme taleplerine karşılık olarak ortaya çıkan ve hala siyasal pragmatizmi kolaylaştırmakta olan küresel, uluslarüstü ve yerel kültürel süreçleri de irdeleyebilirler.

Kültürün, kurumsallaşmış olan siyasal iktidarla ilişkili olarak araçsallaştırılması (özellikle uygulamalı tiyatro ve sanat alanında) ve kültürün toplumsal entegrasyon, göçmenlerin entegrasyonu, halk sağlığı sorunlarının gündeme getirilmesi, eğitimde kalkınma,  yoksulluğun azaltılması, yerel topluluklar ve ekonomileri gibi önemli amaçlar için kullanılması araştırmalar için önemli bir konu olarak ortaya çıkmakta.

Bunlar arasında:

  • Popülizmin küresel yükselişi ve kültür politikası temsilcilerinin tepkileri

  • Kentsel kültür politikası ve kentler kapsamında pragmatizm ve araçsallık

  • Halk için kültür: demokrasi  ve kamusal fayda için kültür bağlamında tarihsel politika ikilemleri

  • Ayaktakımından kitlelere, kalabalığı, işçi sınıfını, “çokluğu”; popüler kültürden kültürel demokrasiye; milliyetçi monokültürden çokkültürlü çeşitliliğe; sokak kültüründen yeni yerelliğe ve topluma ve halk tabakasına vatandaşları temsil etmek

  • Kültür alanında popülizm, faşizm, otoriterlik ve demagoji

  • Popülizm karşısında kültür ve politika aktivizmi

sayılabilir.

“2016’da, Güney Afrika hükümeti, 1996’da kabul olunan apartheid-sonrası ilk kültür politikası belgesinin üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra Kültür, Sanat ve Kültür Mirası’na dair yeni bir kültür politikası beyanı niteliğinde bir Beyaz Kitap (White Paper) taslağı hazırladı. O vakitler güçlük, sadece beyaz Güney Afrikalıların değil tüm Güney Afrikalıların toplumun kültürel hayatına katılım ve sanattan yararlanma haklarını pekiştirmekti. Bugünkü taslak politika belgesi ise, apartheid geçmişinden miras kalan ve son yirmi iki yılda şiddetlenen yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik gibi temel güncel sorunlara karşılık çözümler geliştirmeyi amaçlıyor.” (Mike van Graan, KPY açılış dersi 2017). Bu, araçsallaştırmanın karmaşıklığı ve siyasal pragmatizmin rolünün bir örneği. Dolayısıyla, genellemelerin ve ahlaki kutuplaşmaların ötesine geçip, kültür politikalarındaki yer-temelli kültür siyasetini ve bunların politik, sosyal ve iktisadi gündemler ortaya koymak konusunda yarattıkları baskının sonuçlarını anlamak zorundayız.

Birlikte, bu tematik sayıya yapılacak olan katkılar, kültür politikası topluluğunun; yükselen küresel popülizme karşı verilen ulusal kültürel cevapları, geçmiş siyasal pragmatizmi ve kültür politikalarının ulusal demokrasiler ve self-determinasyon anlamında oynadığı önemli rolü, kültür kimliği, bellek ve unutma (duyguların, kimlikle ilgili zorlukların,  özgünlük ve maneviyatın rolü) politikalarını, temel uluslararası kültür politikası belgelerinin küresel politika eğilimlerine ve demokratik süreçte hala dayatılan tarihsel siyasal söylemlere ve karar alma sürecindeki şeffaflığa (kültür politikası kapsamında tek başına değer olarak karar verme süreci), siyasete, toplum kültürüne ve siyasi kurumlarımıza ilişkin rolünü incelenmesine olanak sağlayacaktır.