Mart '22
Avrupa Kültür Politikalarını Yeniden Tasarlamalı[1]
Gijs de Vries
Avrupa Birliği her şeyden önce kültürel bir projedir. Birliğin kurucu değerleri -insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve insan hakları- özünde kültüreldir. Dahası, Avrupalıların bir arada uyum içinde yaşaması için gereken nitelikler de öyle: dayanışma, adalet, nezaket, nezaket, gerçeğe saygı ve mizah anlayışı.
Bugün bu değerler, radikal dinciler ve etik sahibi olmayan siyasi girişimciler, yabancı hükümetlerin sabotajları ve Avrupalıların kendi kayıtsızlıklarından veya onları koruma konusundaki isteksizliklerinden dolayı risk altındadır.
Güçlü İtici Güç
2018 Avrupa Kültürel Miras Yılı'na altı buçuk milyondan fazla kişi katıldı. Avrupa vatandaşları arasında topluluk duygusunu en çok neyin yarattığı sorulduğunda, “kültür” yanıtı “ekonomi”den önde geliyor.
AB bu sonuçların üzerine inşa edilmelidir. Yaratıcı ekonomi, Avrupa'nın pandemi sonrası toparlanmasının güçlü bir itici gücü olabilir. Sanat ve miras, saygı ve anlayışı teşvik ederek bağnazlık ve önyargıya karşı koyabilir. Ortaklığa ve saygıya dayalı ortak kültürel girişimler, Avrupa'nın Afrika, Asya ve Latin Amerika ile gelecekteki ilişkilerinin temel taşı olabilir.
Kültürel ve yaratıcı sektörlerin temsilcileri, AB'nin yatay, bütünsel bir kültür görüşünü benimsemesi gerektiğini uzun zamandır tartışıyorlar. Ne yazık ki Avrupa Komisyonu, üye devletleri iyileşme ve dayanıklılık planlarına kültürü dahil etmeye teşvik etmedi ve birçoğu bunu başaramadı. Bu sepeble, kültürün mevcut komisyonun altı öncelikli alanında yaygınlaştırılması için daha da fazla neden var.
Gezegeni Korumak
İlk önceliğimiz gezegeni korumak olmalı. Avrupa Yeşil Anlaşması (European Green Deal), her birimizi düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değiştirmeye davet eder. Kültür kurumları ve kültür girişimlerinin öncülük etmesi gerekiyor. Kültür sektörü, değişim ihtiyacı konusunda farkındalığı artırarak ve insanları kişisel olarak katkıda bulunmaya motive ederek ve güçlendirerek önemli bir etkinleştirici rol oynayabilir.
İkinci olarak, AB kültür politikası, dünyanın dijital otoriterliğe ve saldırganlığa doğru Orwellyan yönelimine yanıt vermelidir. Sansür, dezenformasyon, nefret söylemi ve elektronik gözetleme; demokrasiye olan güvensizliği körükler, hukukun üstünlüğünü baltalar ve bireysel özgürlük için varoluşsal bir tehdit oluşturur. Kültürel üretimde algoritmaların kullanılması, kültürel ve yaratıcı sektörlerde toplumsal cinsiyet ve etnik dengesizlikler gibi yapısal eşitsizlikleri pekiştirme riski taşır. Siber uzayın sivil özgürlüklere ve eşitliğe zarar vermesine ne kadar izin verilirse, sanat için o kadar düşmanca bir ortam haline gelecektir.
Üçüncüsü, AB'nin sanatın, mirasın ve yaratıcı endüstrilerin ekonomik ve sosyal önemini açıkça kabul etme ve kutlama zamanıdır. Yedi milyondan fazla Avrupalı kültür alanında çalışıyor; büyük kentlerde oran yüzde 10 kadar yüksek olabilir. Avrupa'daki kentlerin, sürdürülebilir kalkınmanın itici gücü olarak kültürün arkasında seferber olmalarına şaşmamalı. AB, sanatçıların statüsünü ve çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik tedbirler de dahil olmak üzere, onları desteklemeyi bir öncelik haline getirmelidir. Brüksel ayrıca kültürün sağlığa katkısını kabul etmeli ve Avrupa Sağlık Birliği'ne kültürel bir boyut katmalıdır.
Çeviri: Ozan Emre Kaya
Kaynak: Social Europe
[1] “Europe must reimagine its cultural policies” başlıklı yazıya 07.03.22 tarihinde erişilmiş ve seçili bölümler çevrilmiştir.